6 Haziran 2013 Perşembe

Cumhuriyetin İlk Yıllarında Sanayileşmeye Yönelik Politikalar



Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Mustafa Kemal Atatürk, etrafındaki milliyetçi kadro ile birlikte, Anadolu halkının gerçek kurtuluşunun ancak ekonomik zaferlerin kazanıl­ması ile mümkün olabileceğini savunmakta idi. Nitekim, Büyük Zaferin kazanılma­sından kısa bir süre sonra ve daha Cumhuriyet ilan edilmeden önce 17 Şubat 1923’te İzmir’de toplanan Türkiye İktisat Kongresi’nde Mustafa Kemal şöyle demektedir:

“Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun iktisadi zaferlerle taçlandırıl­mazlarsa meydana gelen zaferler kalıcı olamaz, az zamanda söner. Bu sebeple en kuvvetli, en parlak zaferlerimizin dahi temin edebileceği faydalı sonuçlan temin et­mek için iktisadiyatımızın, iktisadi egemenliğimizin sağlanması, kuvvetlendirilmesi zorunludur... Yeni Türkiye’mizi layık olduğu mertebeye çıkarmak için vakit geçir­meden iktisadiyatımıza önem vermek zorundayız”.

Mustafa Kemal’in “İktisadiyatımıza önem vermek zorundayız” derken belirtmek istediği olay, sanayileşme idi. Ekonomik gelişme, sanayileşme olmadan başarıla­mazdı. Bu görüşünü şöyle açıklamıştır: “Sanayileşme en ileri ve gelişmiş Türkiye’ye ulaşmak için en kısa yoldur. Vatan savunması buna bağlıdır. ” Büyük Önder ve yakın çevresi, tarımı ihmal etmeden sanayileşmeye önem vermişlerdir. O yıllarda ekonomide tarımın ağırlığı bilindiği için sanayileşmenin başarılması için sektörün desteklenmesinin kaçınılmaz olduğunu herkes bilmekteydi.


OsmanlI’dan devralınan az sayıda sanayi kuruluşunun, yüksek düzeydeki rekâ- betten korunması ve sanayi sektörünün gelişebilmesi için, Türkiye İktisat Kongre­si’ne katılan sanayiciler, gümrük tarifeleri arttırılarak sanayin dış rekâbetten korun­masını istemişlerdir. Ayrıca, Teşvik-i Sanayi Kanunu’nun yeniden düzenlenerek yürürlüğe konulmasını, bir sanayi bankasının kurulmasını, makine araç ve gereç it­hâline vergi bağışıklığı sağlanmasını da talep etmişlerdir. Bu isteklerin büyük ço­ğunluğu Kongre’de karar altına alınmış ve Hükümet istenilenleri zaman içinde ye­rine getirmiştir. 9 Nisan 1924 tarihinde çıkarılan bir yasa ile ihracata dönük sanayi­lerin kullandıkları ithal hammaddeleri gümrük vergisinden muaf tutulmuş, 1924 yı­lında Türkiye İş Bankası, 1925 yılında Sanayi ve Maadin Bankası kurulmuş, 1929 yılında da etkili bir gümrük korumacılığı başlatılmıştır.


Hükümet, yerli sanayicilerin üretimini iç vergilerden muaf tutarak, prim ödeye­rek, ucuz kredi sağlayarak, ithal malları üzerine tüketim vergisi koyarak korumuş ve Ekim 1929 tarihinde de spesifik tarifeler uygulayarak etkili bir koruma sağlamış­tır. İthalattan alınan tüm vergilerin oranı Ekim 1929’da %26 iken, bu oran bir yıl sonra %38’e yükseltilmiştir. Yeni spesifik tarifede bütün tarım makine, araç ve ge­reçleri bu sektörde makineleşmeyi teşvik etmek için gümrükten muaf tutulmuştur. Ayrıca, ulaştırma araçlarıyla, ülkede üretilmeyen sınai hammaddelerdeki spesifik vergi oranları düşürülmüş, buna karşılık tekstil, gıda, deri çimento, ağaç ürünleri, nihai tüketim malları ile yeni gelişmekte olan yerli sanayilere rakip ithal malları üzerindeki nominal vergi oranları yükseltilmiştir.


Cumhuriyet’in ilk yıllarında izlenen temel ekonomi politikası ilke olarak özel girişim eliyle serbest piyasa şartlarında sanayileşmeyi esas almaktadır. Devlet, özel girişimi desteklemiş, fakat özel sektörün yetersiz kaldığı, kârlı bulmadığı alanlarda ekonomiye müdahale ederek yatırım yapmıştır. Bunun tipik örneği, 5 Nisan 1925 tarihinde çıkarılan 601 sayılı Yasa ile şeker sanayisine yatırım yapacak özel girişim­cilere önemli ayrıcalıklar sağlanmasıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder