7 Haziran 2013 Cuma

Gümrük Birliğinin Etkileri


Türkiye ile AB arasında görünürde bir ticaret açığı mevcuttur. Bu konuda bir tar­tışma yoktur. Buna karşılık, Gümrük Birliğinin Türk ekonomisine etkileri konusun­da farklı görüşler ileri sürülmektedir. Konu, makro ve sektörel düzeyde kapsamlı bir incelemeyi gerektirdiği için burada ayrıca ele alınmayacaktır.


Ortaklık rejiminin uygulanmasına ilişkin kapsamlı bilgiyi Rıdvan Karluk'un Avrupa Birliği ve Türkiye (Beta Basım Yayım, İstanbul, 2007) adlı kitabını okuyarak elde edebilirsiniz.

Ankara Anlaşması’mn yürürlüğe girmesinden bu yana 50 yıl geçmesine karşın ön­görülen hedefler tam olarak gerçekleştirilmiş değildir. Ortaklık, Ankara Anlaşması ve Katma Protokol hükümlerine uygun şekilde yürütülememiştir. Burada özellikle vurgulanması gereken husus, ortaklığın geçiş dönemini düzenleyen Katma Proto­koldeki sürelere yeterince uyulamamış olmasıdır. Bunun altında yatan en önemlim sebep, 1960’lı yıllardaki ekonomik ve siyasi koşulların zamanla değişmesine para­lel olarak tarafların çıkarlarının ve bununla bağlantılı olarak ortaklık ilişkisinden doğan beklentilerinin değişmiş olmasıdır.


Ortaklık ilişkisi, Türkiye’yi Topluluğun (Birliğin) iç pazarına “kısmen ve pasif” bir şekilde dahil etmiştir. Türkiye 1996 yılından itibaren Topluluğun (Birliğin) Gümrük Birliğine dahil olmakla birlikte; ortaklığın diğer düzenleme alanları ve ma­li iş birliği konusunda alınan yol beklentilerin hayli gerisinde kalmıştır. Ortaklık ilişkisinde Türkiye lehine işleyebilecek en önemli bir denge unsurlarından birisi olan işçilerin serbest dolaşımı, üye devletlerdeki ekonomik durgunluk sebebiyle istenilen ölçüde uygulamaya konulamamıştır. Bunun yanında, öngörülen mali yar­dımlar da siyasi sebeplerden dolayı yeterince yaşama geçirilememiştir


Ortaklık rejiminin düzgün şekilde işletilmemesinin önemli bir nedeni, anlaşma­nın yorum ve uygulanmasında taraflar arasında ortaya çıkacak uyuşmazlıkları çö­zecek kurumsal bir yapılanmanın (yani yargı mekanizmasının) yokluğudur. Orta­ya çıkan sorunların çözümü tümüyle tarafların iyi niyet ve dürüstlüğüne terk edil­miştir. 

Gerçi hukuki ihtilaflar, Ankara Anlaşması’nm 25. maddesi gereğince, Ortak­lık Konseyinde veya orada alınacak bir kararla tahkim yoluyla uluslararası mahke­melerde çözüme kavuşturulabilir. Fakat bu, işletilmesi kolay olan bir mekanizma değildir. Çünkü bir hukuki sorunun veya uyuşmazlığın çözümü her hâlükârda Or­taklık Konseyinde bir karar alınmasını zorunlu kılmaktadır. Söz konusu kararın alınması ise sadece her iki tarafın rızasıyla mümkün olduğundan ve dolayısıyla

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder