Türkiye ile AB arasında görünürde bir
ticaret açığı mevcuttur. Bu konuda bir tartışma yoktur. Buna karşılık, Gümrük
Birliğinin Türk ekonomisine etkileri konusunda farklı görüşler ileri
sürülmektedir. Konu, makro ve sektörel düzeyde kapsamlı bir incelemeyi
gerektirdiği için burada ayrıca ele alınmayacaktır.
Ortaklık
rejiminin uygulanmasına ilişkin kapsamlı bilgiyi Rıdvan Karluk'un Avrupa
Birliği ve Türkiye (Beta Basım Yayım, İstanbul, 2007) adlı kitabını okuyarak
elde edebilirsiniz.
Ankara Anlaşması’mn yürürlüğe girmesinden bu yana
50 yıl geçmesine karşın öngörülen hedefler tam olarak gerçekleştirilmiş
değildir. Ortaklık, Ankara Anlaşması ve Katma Protokol hükümlerine uygun şekilde
yürütülememiştir. Burada özellikle vurgulanması gereken husus, ortaklığın geçiş
dönemini düzenleyen Katma Protokoldeki sürelere yeterince uyulamamış
olmasıdır. Bunun altında yatan en önemlim sebep, 1960’lı yıllardaki ekonomik ve siyasi
koşulların zamanla değişmesine paralel olarak tarafların çıkarlarının ve
bununla bağlantılı olarak ortaklık ilişkisinden doğan beklentilerinin değişmiş
olmasıdır.
Ortaklık ilişkisi, Türkiye’yi
Topluluğun (Birliğin) iç pazarına “kısmen ve pasif” bir şekilde dahil etmiştir.
Türkiye 1996 yılından itibaren Topluluğun (Birliğin) Gümrük Birliğine dahil
olmakla birlikte; ortaklığın diğer düzenleme alanları ve mali iş birliği
konusunda alınan yol beklentilerin hayli gerisinde kalmıştır. Ortaklık
ilişkisinde Türkiye lehine işleyebilecek en önemli bir denge unsurlarından
birisi olan işçilerin serbest dolaşımı, üye devletlerdeki ekonomik durgunluk
sebebiyle istenilen ölçüde uygulamaya konulamamıştır. Bunun yanında, öngörülen
mali yardımlar da siyasi sebeplerden dolayı yeterince yaşama geçirilememiştir
Gerçi hukuki ihtilaflar, Ankara Anlaşması’nm 25. maddesi gereğince, Ortaklık Konseyinde veya orada alınacak bir kararla tahkim yoluyla uluslararası mahkemelerde çözüme kavuşturulabilir. Fakat bu, işletilmesi kolay olan bir mekanizma değildir. Çünkü bir hukuki sorunun veya uyuşmazlığın çözümü her hâlükârda Ortaklık Konseyinde bir karar alınmasını zorunlu kılmaktadır. Söz konusu kararın alınması ise sadece her iki tarafın rızasıyla mümkün olduğundan ve dolayısıyla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder