7 Haziran 2013 Cuma

Maddenin hukuki bağlayıcılığı konusunda taraflar arasında görüş farklılığı

Maddenin hukuki bağlayıcılığı konusunda taraflar arasında görüş farklılığı bu­lunmaktadır. Türkiye, bu maddeye dayanarak ortaklık ilişkisini “sonraki bir üyeliğin bağlayıcı bir ön aşaması” olduğunu öne sürerken Birlik tarafı, bu maddeyi bir niyet bildirimi içeren hüküm olarak görmekte ve maddede yer alan üyelik perspektifini sadece “incelenmesi gereken bir olanak” olarak görmektedir. Birlik tarafının görü­şüne göre, 28. maddede Türkiye’ye Birlik üyeliğine giriş hakkı verilmemiştir, daha ziyade Türkiye’nin üyelik imkânının ancak bütün yükümlülüklerin Türkiye tarafın­dan yerine getirilmesi durumunda incelenebileceği hükme bağlanmıştır.


Avrupa (Ekonomik) Topluluğu üyeliğine ilişkin olarak çizilen perspektif Av­rupa Birliği üyeliği için de geçerli olmalıdır. Çünkü 2007 tarihli Lizbon Antlaş­ması uyarınca Avrupa Birliği, Avrupa Topluluğunun yerine geçmiş ve böylece Ankara Anlaşması’nm tarafı olmuştur. Ankara Anlaşması’nm 28. maddesinde yer alan “Topluluk” ifadesinin artık “Birlik” olarak anlaşılması gerekmektedir. Aksi yorum, iyi niyetle bağdaşmaz ve uluslararası hukuk açısından geçerli değildir. Ancak yalnızca Ankara Anlaşması çerçevesinde gerçekleşen bir entegrasyon da Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği için yeterli olmadığı belirtilmelidir. 

Zira Avru­pa Birliği, Avrupa (Ekonomik) Topluluğuna nazaran daha kapsamlı entegrasyon öngörmekte ve daha geniş alanları (siyasi, askeri vs.) içermektedir. Kaldı ki Av­rupa (Ekonomik) Topluluğunun kendisi de zaman içinde kültürel, sosyal ve si­yasal yeni boyutlar kazanmıştı. Dolayısıyla Türkiye’nin bu alanlarda da Avrupa Birliği’ne entegre olması ve üyelik için aranan koşulları yerine getirmesi gereke­cektir. Avrupa Birliği’nin ise bu süreçte dürüstçe hareket etme yükümlülüğü vardır. Bu yükümlülük, özel olarak Ankara Anlaşması’nm 28. maddesinden, ge­nel olarak “ahde vefa” ilkesinden çıkmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder