Türkiye, yukarıda da ifade
edildiği üzere, Ankara Anlaşması’nda öngörülen aşamalı bütünleşme sürecinin
tamamlanmasını beklemeden 14 Nisan 1987’de tam üyelik başvurusu yapmıştır. Bu
erken başvuruya verilen cevapta, Toplulukların kendi iç bütünleşmesini
tamamlamadan yeni bir üye kabul edemeyeceği; Türkiye’nin, Topluluklara
katılmaya ehil olmakla birlikte ekonomik, sosyal ve siyasal alanda gelişmesi
gerektiği ifade edilmiş ve ilişkilerin Ortaklık Anlaşması çerçevesinde
geliştirilmesi önerilmiştir.
Gümrük
Birliğinin kurulması sürecinin 1996 yılında tamamlanmasıyla Türkiye’nin AB’ye
tam üyelik sürecinin hızlanacağı yönünde beklentiler oluşmuş ve bazı tezler
ileri sürülmüştür. Ancak bu beklenti ve tezlerin çok da doğru olmadığı 16
Temmuz 1997’de yayımlanan “Gündem 2000” Raporu’ndan anlaşılmıştır.
Çünkü Rapor’da, Türkiye Avrupa Birliği’nin mevcut genişleme sürecine dahil
edilen ülkeler arasında gösterilmemiş, Gümrük Birliğinin Türkiye’nin uyum
konusunda başarılı olduğunu gösterecek şekilde yürüdüğü yönünde ifadeler
kullanılmakla birlikte, Türkiye hakkındaki bilindik siyasi ve ekonomik argümanlar
tekrarlanmasıyla yetinilmiştir.
12 - 13 Aralık 1997 tarihlerinde gerçekleşen
Lüksemburg Zirvesi’nde ise Türkiye, tam üyeliğe ehil olduğu teyit edilmiş olsa
da aday ülkeler arasında zikredilmemiştir. Böylece Türkiye, Avrupa Birliği’nin
mevcut genişleme sürecinin dışında bırakılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder