İnşaat (construction), emek-yoğun, fazla
nitelikli elaman gerektirmeyen, dışa ve ithalata bağımlılığı çok düşük bir
sektördür. Önsel ve gerisel ilişkileri kuvvetli olduğu için, inşaat diğer
sanayi kollarını uyarır ve bu alanlarda da üretim ve istihdam artışına yol
açar. Buna karşılık bir sanayi yatırımı gibi ekonomide devamlı üretim
kapasitesi ve istihdam yaratmaz. Üretken yatırımlardaki payın azalması pahasına
sektörün genişlemesi, ekonomideki büyümeyi olumsuz yönde etkileyebilir.
İnşaat sektörü ile inşaat
sanayisini birbirine karıştırmamak gerekir. Türkiye’de ekonomik faaliyet
kollarına göre GSMH (GSUG) hesaplanmasında inşaat sanayi ile konut sahipliği
ayırımı yapılmıştır. İnşaat sektörü içinde konut, en önemli olanıdır. Çünkü
konut, insanların yerleşme ve barınma ihtiyacını karşılar. Konut kapsamına, her
türlü konut inşaatı, ev ve apartman girmektedir.
Global Construction
Perspectives ve Oxford
Economics tarafından 2011’de yayımlanan Küresel İnşaat 2020 Raporu’na
göre 2010 yılında dünya inşaat sektörünün büyüklüğü 7.2 trilyon dolara
ulaşmıştır. 2020’de sektör büyüklüğünün 12 trilyon dolara çıkması Çin, ABD ve
Hindistan’ın ilk 3 sırayı alarak 4.8 trilyon dolar büyüklüğe ulaşması
beklenmektedir.
İnşaat sektörü, Cumhuriyet’in ilk yıllarında öncelikle
demiryolu hatları ve büyük su projeleriyle başlamış ve 1950’lere kadar devam
etmiştir. Sektörün 1960’lı yıllardaki gelişiminin ardındaki temel etken, kamu
altyapı yatırımlarıdır.
Türkiye’de 1980’li yıllardan sonra ciddi gelişim
göstermiş olan inşaat sektörünün büyümesi 1988 yılından sonra yavaşlamıştır.
1988’de liberalizasyon (serbestleşme) süreci ve artan faizlerle yükseliş
gösteren yatırım maliyetleri sonucu olarak inşaat talebi düşmüştür. 1993-2003
döneminde Türkiye ekonomisi %26 oranında büyürken, inşaat sektörü %22 oranında
daralmıştır. Bu daralmada bu dönemdeki kamu sektöründeki yatırımların azalması
önemli etken olmuştur. 2011 yılında inşaat sektörünün GSMH içindeki payı
%5,9’dur.
İnşaat sektörü içinde yer alan
konut, Türkiye gibi gelişme yolunda olan ülkelerde, kent-köy ayırımının
giderilmesinde ve hızlı kentleşmenin yarattığı gecekondu sorununun
önlenmesinde çok önemlidir. Türkiye’de sabit sermaye yatırımları içinde son
yıllarda birinci sırayı almaktadır.
1980’li yıllardan sonra konut sektörünün toplam sabit
sermaye yatırımları içindeki payının yükselişinde Emlak Kredi Bankası’nın
konut kredilerindeki artışın ve Toplu Konut Fonu’nun kurularak konut yapımını
ucuz kredi ile desteklemesinin önemli etkisi vardır. Enflasyonist ortamda
tasarruf sahiplerinin enflasyondan korunmak için konuta yönelerek sektöre
talep yaratmasını da unutmamak gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder