Türkiye’de emeklilere ve diğer hak sahiplerine ödenen
aylıkları pek çok kişi için yeterli seviyede değildir. Farklı
mevzuatlara tabi emekli ve hak sahiplerine birbirinden çok farklı tutarlarda
ödeme yapılmaktadır. Uzun bir dönem yüksek enflasyon ortamında bulunan ülkede
emekli maaşı dışında başka geliri olmayan önemli sayıdaki birey ve aile, TÜİK
ve TÜRK-İŞ’in araştırmalarındaki yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır.
Sosyal güvenlik sistemin gelirleri ve giderleri
arasında uygun bir dengenin oluşturulması ve bu dengenin sürdürülebilir olması
noktasında henüz istenilen bir görünüm mevcut değildir. Türkiye’de sosyal
güvenlik sisteminin finansmanındaki sıkıntılar 1990’lı yıllarla başlamıştır.
Erken emeklilik uygulamaları, kayıt dışı istihdam ve işsizlik, sistemin
sigortacılık ilkelerine göre işletilmemesi sonucu fayda-maliyet bağlarının
zayıflaması, prim tahsilat oranının düşüklüğü, prim borçlarına ilişkin aflar
ve prim borçlarının düşük faizlerle yeniden yapılandırılması ve mevcut fonların
iyi değerlendirilmemesi sonucu sosyal güvenlik sisteminin aktüeryal dengeleri
(aktif/pasif sigortalı oranı) tamamen bozulmuştur. 1985’te aktif/pasif dengesi
SSK’da 2,5, Bağ-Kur’da 6,5 ve Emekli Sandığı’nda 2 iken bu oran 2005’te SSK’da
1,7’ye, Bağ-Kur’da 2,1’e ve Emekli Sandığı’nda 1,5’e düşmüştür. 2006’da SGK’da
aktif/pasif dengesi 1,95 iken bu oran Mart 2012’de 1,89’a düşmüştür.
Ortalama
yaşam süresinin artışı da aylık ödemeleri ve sağlık yardımlarındaki artışlarda
sistemin giderlerinin artmasına yol açmıştır. Sosyal güvenlik sisteminin finansman
açığının kapatılması; aktif/pasif sigortalı oranı kadar kayıtlı istihdamın ve
reel ücretlerin artışına da ihtiyaç duymaktadır (Alagöz ve Yapar, 2003, s.
448).
Sosyal
güvenlik hizmetlerinin etkin bir şekilde yürütülmesi için ilk olarak finansman
sıkıntılarının giderilmesi ve mevcut kaynakların etkin ve verimli kullanılması
gerekir. Bu açıdan bakıldığında Türkiye’de sosyal güvenlik hizmetlerinin etkin
bir şekilde yürütülebilmesi noktasında ilk olarak aktif sigortalı sayısının
artırılması gerekir. Bu noktada kayıtdışı istihdamın azaltılarak ortadan
kaldırılması önemli
bir adım olacaktır. TÜİK’in 2005 yılındaki bir
çalışmasında 22 milyon çalışanın yarıdan fazlası sosyal güvenlik sisteminin
dışında yer almaktadır. Kayıtdışı istihdamın azaltılmasında işçi ve işveren
primlerinin daha makul seviyelere çekilmesi ve etkin denetim ağının kurulması
gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder